24 Mart 2010 Çarşamba

ASKERLİK ANILARIM

En çekilmeyen bir şey varsa arkadaşının askerlik anılarını anlatmasıdır. Hatta bizim zamanımızda buna anı denmez, askerlik hatıraları denirdi. Hatırda kalanlar anlamında. Birisi anlatmaya başlarsa diğerleri hep dinleyecek değil ya, onlar da anlatırlardı en ince ayrıntılarına kadar. Ben de size askerlikten hatırımda kalan anılarımı anlatarak çekilmez olmak istiyorum.(1983 yıllarından buyana doğu ve güneydoğu bölgelerimizde bizzat görev yapan askerlerimizin anlatacakları başlarından geçen olayları, çekilmezlik kapsamı dışında tutuyoruz.)Yine bizim zamanımızda askerliğe Vatani Görev denirdi.Bu görevi yapmak kutsaldı.

Askere sevk için askerlik şubesine gittik. Mamak Muhabere Okulunda 28.7.1967 tarihinde hazır olacağım.

Mamak Muhabere Okulu Nizamiyesinde Mehmetçik Gazinosunda çaylar içiliyor. Recep Abim, Yengem (Feride) beni teslim edecekler. Amcamın oğlu Zühtü Muhabere okulunda çavuş, gelip beni alıp götürecek. Zühtü geldi, hoşbeşten sonra vedalaşma ,yarı ağlama. Beni aldı, kayıt kabulde kendi bölüğüne yazdırdı. Elbiseleri aldık çuval gibi, askerlik bir demiş oldu.

İlk vukuatım daha ilk günü yemekhanede oldu. Masa başına oturmuşum, yemek dağıtılıyor, tabağı uzattım, yemeğimi doldurdular önüme koydum. Tam yiyecektim enseme bir tokat geldi Doldurulan tabağı ileri uzatacakmışım, en son kendime alacakmışım. Bu tokattan sonra yemekhaneye girmiyorum, kantinden birşeyler alıp yiyorum. Üç gün geçti akşam üzeri sactan yapılmış koğuşların arasında bizleri topladılar, çavuşun biri kim bu Zeki Albuz, çıksın, dedi. Birincide çıkmadım, ikincide beni çağırdıklarından emin olarak çıktım. Lan sen dayı mısın bulaşıkta sabah yoksun öğle yoksun akşam yoksun.

Paçayı soyadından yırttık herhalde. Ben yemekhaneye gitmeyen bulaşık yıkamaz zannediyordum. Madem bulaşık yıkayacağım, o zaman yemekhaneden yerim dedim.

İkinci vukuatım yemin merasiminden sonra oldu. Bizlere nöbet yazmışlar. Bizden bir ay önce gelenler(Devre kaybı)Devriye, biz nöbetçiyiz. Devriye Konyalı bir arkadaş beni eğitim çadırına bıraktı. Çadırda kazma kürekler var. Bana uyumamamı tembih etti, seni deneyeceğim bir şey çalarsam komutana teslim ederim. Ben gelsem bile parola ve işaretini soracaksın, hatta birinci takım çavuşu kim gibi sorular da sorabilirsin. Arkadaşım ben uyumam burası çok karanlık ben gece iyi göremem sakın ha bir şey çalma rica ediyorum. Çadırın etrafı açık döne döne nöbet tutuyorum fakat bir şey görülmüyor. İki üç dakika hareketsiz durup birden zıplayıp arkaya dönerek, davranma, diyorum, ses yok. Böyle bir saat geçmiştir. Aniden geriye dönerek kıpırdama, dedim. Tamam bravo, yakaladın, dedi ama ben yine görmüyorum. Yanıma yakın çağırıp durdurdum, ellerini havaya kaldırttım, parolayı bildi, işaretini bildi, ikinci takım çavuşunun soyadını yanlış söyledi. Bir aylık bile olmamış bir askerim
, adamı biraz hırpalayıp teslim aldım. Kelepçe olsa takacağım kaçmasın diye. Bir süre sonra, beni bırakmazsan sen de değişemezsin, diğer nöbetçiler de değişemez dedi. Bıraktım gitti.

Yarınki gün Zühtü, sen ne yaptın devriyeye? adamı hırpalamışsın, olmaz, kabahat bende, sana öğretmedim, devriye nedir nöbetçi nedir, bir daha sakın olmasın dedi.
Konyalı arkadaş bana darılmadı. Bu olaydan sonra onu kantine aldılar. Bana kimse bir şey sormadı, görevimin yetkileri fazlaymış herhalde.

Yaz sona ermiş, dört ay acemi eğitiminden sonra Teknisyen'e gideceğiz. Sobalar yanıyor, soba nöbetçisiyim. Sobanın üzerinde Şakir Zümre Zonguldak yazıyor. Bunun dilinden anlarım dedim, sobayı hemşehrim diyerek bir tavladım, kızardı. O sırada nöbetçi subayı geldi, kim bu soba nöbetçisi sen misin dedi, evet komutanım, dedim. Kulağımdan tutup benim yüzümü sobaya yaklaştırdı uzaklaştırdı, yanıyorum arkadaş ne yanma..Sen bunun kızartılmayacağını, kapaklarının açılmayacağını bilmiyor musun, dedi. Kulağımı henüz bırakmış değil, bunu da üçüncü vukuat olarak geçelim. 24 aylık askerliğin dört ayı gitti. Bütün bu yazdıklarım 50 yıl öncesinin askerliği şimdikiyle ilgisi yok diğer bölümleri gelecek yazımda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder