13 Nisan 2010 Salı

BİR OLAY BİR ANI

Geçtiğimiz hafta Cumhuriyet Halk Partisi İsparta il kongresinde konuşma yaparken Mehmet Nuri Aydemir kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi.Kadı takma isimli bir arkadaşım vardı,Ona ismiyle değil lakabıyla hitap ederlerdi.Çaycılık kahvecilik yaparak kendisine bakardı.Kadı'yla anne tarafından uzak akrabalığımızda varmış.Tanıştığımızda Ereğliden gelmiş Gökçebeye bilardo salonu açmış,işler iyi gitmediğinden onları satıp çay ocağı işletmeye başlamıştı.Çay ocağında siyaset sohbet her şey konuşulurdu.Tam bu sıralarda milletvekilleri ön seçimleri var Karabüklü işçi bir arkadaş milletvekili aday adayı olmuş (Sodep veya SHP den iyi hatırlayamadım)Kadının çay ocağında konuşuyor destek istiyor.Kadı hep patronlar gideceğine işçilerdende meclise giden olsun sana tam destek diyor.SODEP zamanında tüm üyelerle ön seçim yapılırdı.SHP döneminde yargı denetiminde delegelerle ön seçim yapılırdı Şimdi genel başkan önseçimi kendisi yapıyor.Kadının desteklediği işçi liste birincisi oldu.Karabük henüz il olmamış Zonguldak birinci sıra milletvekili adayı Karabüklü işçi arkadaş.Seçimler yapıldı karabüklü işçiler arkadaşlarına oy vermediler alınan toplam oylar seçilmesine yetmedi.Bir seçimde Seçim sandık kurulunda partiler adına görev yapıyoruz,baktım aynı sandıkta Kadı'da var aynı partiden iki kişi olmaz kadı dedim sen işine bak dedi,meğer Halkçı partinin temsilcisiymiş..
Yerel seçimlerde SODEP adayını destekledik Adayımız Kamil abi seçimi kazandı.Yaptığı çalışmaları hizmetleri gören vatandaşlardan oy veremedim diye üzülenler oldu.Daha sonra Kadıyla eyerci seçim çalışmalarına gittik SHP adayını destekledik kaybettik.
Kadı belediyeye işe alındı.Çeşitli görevler verildi En son ırmak yatağından kum alan traktör ve kamyonlardan belediye adına makbuz karşılığı para alacaktı.Bu işi kısa bir müddet yaptı Başkan, Kadının görevine son verdi.Rica ettiysekte göreve tekrar başlatılmadı.
Zaman çabuk geçiyor,bir sonraki mahalli seçimler geldi.eskiden desteklediğimiz Kamil abi ilçe karşılığında SODEP ten ANAP'a geçti ANAP'tan aday yapılmayınca DSP den aday oldu Sodep Halkçı parti birleşerek SHP olduğu için Kadıyla ben SHP adayını destekliyoruz Partinin belde başkanıyım Konuşmalar benim kontrolümden geçiyor.Konuşma metninde kötü bir şey yok müsade ettim Kadı mikrofonda ben her an sesi kesebilecek durumda kadının arkasındayım iki katlı binanın penceresinden konuşuluyor.Kadı liste dışı birşey söyleyecekti kim bu biliyormusunuz diye sordu,durakladı, önce dirseklerini kürsüye koydu arka üstü düştü.Tüm çabalar boşuna..Kadı'da İspartadaki vatandaş partili gibi aramızdan ayrıldı.Her ikiside nur içinde yatsın Kamil abi keşke kadının işine son vermeseydi,yaptığı hizmetlerinden dolayı onuda duaya dahil etmemiz gerekiyor..

1 Nisan 2010 Perşembe

TESKERECİLER GECEMİZ

Yirmiüçbuçuk aydır askerim. Onbeş gün sonra vatan görevim bitmiş olacak. 47/3 tertipler olarak iyi bir veda gecesi yapacağız. Veda geceleri için bando bölüğünden arkadaşlarımız hazır. Yer olarak Kışlanın ortak kullandığımız yemekhanesi(aynı zamanda gazino).Organizasyonda neler yapacağımız, ne ikram ederiz, bunları tartışıyoruz. Her bölükten aynı tertip arkadaşlarımız var,veda gecesi ortak yapılacak. Teskereci sayısı 16 kişi veya 17 de olabilir. Bunlardan biri ben, birisi Üçburgu'dan Haydar Öztürk, diğeri Bılık köyünden Cafer Karakaş. Yani teskerecilerin üçü Devrek'li olmuş oluyor. Buraya kadar her şey normal. Veda gecelerine yüzbaşımız veya diğer bölüklerin subay astsubaylarından katılanlar olurdu. Ne olduysa bundan sonra oldu. Şeytana uymak diye birşey varsa tam bizim için söylenmiş bir söz.

Teskereci arkadaşlardan birisi Hamza isminde, aslen göçmen olan, bölüğün hamamına bakan İstanbul'lu bir asker. Toplantıda dedi ki "ya arkadaşlar, belasız kazasız askerliği bitirmişiz, şükür mahiyetinde mevlit okutturalım". Bir kısmı haklı dedi, bir kısmı eğlenelim dedi. Aslında ben ne dersem o olurdu,adil olsun diye oylama yapalım dedim. Ben ve hemşehrilerim eğlenceye el kaldırdık, diğerleri, mevlit diyenler oylamada bizi geçti. Bizden önce de bazı tertipler yemekhanede mevlit okutmuşlardı.

Yarı gönüllüyüm akşama mevlit okutturacağız. Veda gecelerinde kurulan ses düzenini yine kurduk (Aklımız durmuş..Mevlitte ses düzeninin ne işi var).

Yemekhanede asker okuyor ses hoparlörlerden normal olarak dinlenecek kadar. Aylardan Temmuz, hava sıcak, yemekhanede millet sıkıldı, aslını sorarsan dinleyen de ayıp olmasın diye dinliyor. İşte bu sırada yemekhane dışına çıkanlar için sesi yükseltmişler askerin biri hoparlörün birisini dışarı çıkarmamış mı. Bir cumartesi akşamıydı, subay lojmanlarına karşı kışladan mevlit sesi(yazarken utanıyorum). Neyse nöbetçi subayını arayıp cihazı kapattırmışlar. Nöbetçi subayı lise mezunlarının yedek subay yapıldığı dönemin hakkından yararlanmış bir asteğmen. Çok kötü fırça yemiş. Telaştan Parola yazan zarfı nerede unuttuğunun derdinde. Başta söylediğim gibi şeytan ayağımıza dolaştı.

Sabah kışlaya askeri yargı mensupları geldi. Bizi yemekhaneye sokup tek sıra oturttular. Hazırlanmış soru kağıtlarını dağıttılar. Birinci soru, bunu kim organize etti.Ses cihazını kim kurdu. Yazıya kimse başlamamıştı. Ayağa kalktım, arkadaşlar birlikte düzenledik, herkes doğrusunu yazsın dedim. Askeri savcı "bir daha ağzını açma elebaşı mısın" dedi. İfadeleri yazdık verdik. Bizi aldı mı bir korku. Askerliğimiz yanacak, hapis yatacağız. Rahmetli hemşehrim Haydar "Sen kibar adamsın hapis yatamazsın, benim üzerime at" demişti. Subay ve astsubaylar olayın çok korkunç olduğunu söylüyorlar, hatta bizim cezalandırılmamızı istiyorlardı.

Geceleri kabus görüyorum. Merkez komutanlığını iyi bilirim, telefonlerın bakımını, pil değişimini ben yapardım. Ordu Spor'un kalecisi Hüsnü ile kız öğretmen okulu tarafında gezmişiz, o bölge askere yasakmış. Merkez komutanlığında nezarette kaldık üç saat kadar. Bereket bizi arayıp da kurtardılar.

Mahkemeye falan çağıran olmuyor. Günde bir iki kilo zayıflıyor gibiyim, içimin yanmasından yemek yiyemiyorum. Ceza gelse bile ben gittikten sonra arkamdan gelsin diyorum. Kademenin başçavuşuna yüzbaşıya söyleyiver, üzerimdekileri teslim edeyim beni teskereye yollasın, dedim.

Başçavuş ikindi vakti "hiç sesini çıkartma sen şu anda hapis yatıyorsun" dedi. Askeri yargı mahkeme edilmelerine gerek yok kararı vermiş, olay kapanmış... Ceza işi bizim Yüzbaşıya bırakılmış, bu askerlerin cezalandırılıp verilen cezaların bildirilmesi istenmiş. O da bize hissettirmeden cezalandırmış. Yaşıyorsa ellerinden öpüyorum Lütfi yüzbaşımın. Herkesin başına iş açtığımızdan özür diliyorum.

Sevgili Yüzbaşım yine duramamış olacak ki neyin varsa teslim et, dedi, yarınki günlerde elime izin kağıdını verdiler. Gece 24-01 saatleri arasında Ankara-Zonguldak trenine bindim. Asker arkadaşlarım beni trene bindirene kadar istasyondan ayrılmadılar. Askerlik borçlanmasını yaptım. Askerlik hizmeti= 720 gün yazıyor. 24 Ay askerlik benimle son buldu. Benden iki ay sonra askere gelenler 22 ay askerlik yaptı.

Burada askerlik anılarımı bitiriyorum. Bütün bu yazdıklarımın şimdiki askerlikle ilgisi yoktur, 40-50 yıl öncesinin askerlik anılarıdır. Örnek, şimdi telefonlar merkezi bataryalı, o zaman biz pil değiştirirdik.. Yazarken yaşıyorum, yazmamak için bilgisayardan adeta kaçıyorum ne hikmettir anlamadım.

(ER MEKTUBU GÖRÜLMÜŞ, OKUNMUŞTUR. Lami)

ÇANKIRI' DAKİ ASKERLİK ANILARIM

Kendi isteğimle geldiğim Çankırı muhabere bölüğünde bir haftalık oldum. Bir kışla içinde piyade, levazım, bando ve muhabere bölüğü var. Kışla komutanı aynı zamanda bizim bölük komutanı, rütbesi yüzbaşı.

Yeni olduğumuz için gece devriye nöbeti tutuyorum. Nöbet çizelgesinde haksızlık yapıldığını tesbit ettim. Bu çizelgeyi yazıcının yaptığını öğrendim. Yazıcıdan herkes korkarmış. İtirazı bırak, adamın yatağını bile erler toplayıp düzeltiyor. Yazıcıyı çağırdım, listenin yanına getirdim, bu kişiye neden haksızlık yaptın, dedim. Der-demez, yaptığı kasıtlı davranışını küllemek için bana yumruk sallayarak dövmeye kalkıştı, bende salladım, ikimiz de birbirimize vuramadık ayırdılar. Çankırı'da çocukluğumun bir bölümü geçmiş, benim evimde beni mi dövecek diye son derece kendimden eminim.

İki üç gün sonra...Başçavuş seni çağırıyor, dediler, yazıhaneye girdim. Arkamdan kapı kapatıldı, yazıcının elinde lastik inzibat jopu, yanında fedai olarak bölüğün postası Keramettin. Şimdi konuş bakalım, derken bir yandan jopla bana hafif yollu vuruyor yazıcı. Kapatılan kapının arkasında ayak sesleri ve buzlu camdan gözüken gölgeleri. Anladım yazıcının yeni takviye kuvvetleri. Sopayı yiyeceğiz belli oldu. Postu pahalıya getirelim, diyerek kapıştık. Dışarıdakiler de içeri girdi, kafamı aşağı aldılar, sırtıma yumruklar iniyor kalkıyor. Alttan midelerine vurmak istiyorum, mesafe dar olduğundan etkili olmuyor. Her nasılsa bütün gayretimle doğruldum, kendime kaçacak kadar yer açtım, yazıhaneden koridora çıktım. Ellerim iki kişi tarafından tutulu vaziyette, bırakmadılar. Tef gibi gerilmiş şekildeyim, posta Keramettin tam burnumun üzerine bir yumruk vurdu.kendimden kısa süreli geçtim, burnumdan kan boşandı. Beni bıraktılar, koğuşa gidip yattım.

Sabah nöbetçi çavuşu, olayı bölük başçavuşuna anlattı. İnanmıyorum böyle bir şeye, dedi yüzüme bakarak. Gözümden yaş boşandı.Başçavuş çağırttı da kendisi kayboluverdi mi, yoksa yazıcının marifeti mi anlayamadım. Anladığım, Başçavuş haberliydi.

Bir gün sonra yemekhanede elinde tabakla Keramettin çorba almaya geliyor benden tarafa doğru. Nasıl bir toparlayıp sol direk birkaç kroşe... Keramettin'i indirdim.

Bölük toplandı, çavuş tekmil verecek. Ben de Kemalettin de ön sıradayız. Başçavuş bir bana bakıyor bir Keramettin'e, inanmıyorum böyle şeye, demedi. isterse inansın isterse inanmasın, Keramettin'in göz kapalı yüzüyle dümdüz.

Yüzbaşıya çıktım. Ben buraya istek hakkını kazanarak geldim ama hayal kırıklığına uğradım dedim, olup bitenleri buradaki gibi anlattım. Yazıcı sürüldü çarşıdaki haber merkeze gitti, yerine benim arkadaşım yazıcı oldu. Beni de şoför kursuna yollamak için heyet raporu almaya Ankara'ya yollayacağını söyledi.

Keramettin sakat olduğundan altı ay askerlik yapacak ama, o da heyet için Ankara'ya gidecek. Evraklar yapıldı, bana teslim edildi. Ankara Askeri hastanesine adamlarla birlikte teslim edeceğim hepimiz göz kulak vb. heyete gireceğiz. Çankırı'dan trene bindik . Keramettin korkudan uyumadı. Hastanede fotoğraf çektirdik parasını vereceğim, adam arkadaşın verdi, dedi, Keramettin vermiş. Geçmişi tümden unuttum.

Şoför kursuna gitmek istemiyorum. Göz'den girdim, harfleri doğru okuyamıyorum, doktor tam sağlam yazdı. Sinir doktoruna girdim, uzat ellerini uzattım titretiyorum. Serbest bırak, yine titretiyorum. Sen ne iş yaparsın? Radyo tamircisiyim, söylesene. Şoför olamaz yazdı. Çankırı'ya döndüğümüzde ben dört aylığına da olsa Konya'ya soför kursuna gitmemeyi garantiledim.

Daha sonraları mesleğim sayesinde bölüğün en sevilen adamı oldum. Başarılı askerler panosuna resmim asıldı.