1 Nisan 2010 Perşembe

ÇANKIRI' DAKİ ASKERLİK ANILARIM

Kendi isteğimle geldiğim Çankırı muhabere bölüğünde bir haftalık oldum. Bir kışla içinde piyade, levazım, bando ve muhabere bölüğü var. Kışla komutanı aynı zamanda bizim bölük komutanı, rütbesi yüzbaşı.

Yeni olduğumuz için gece devriye nöbeti tutuyorum. Nöbet çizelgesinde haksızlık yapıldığını tesbit ettim. Bu çizelgeyi yazıcının yaptığını öğrendim. Yazıcıdan herkes korkarmış. İtirazı bırak, adamın yatağını bile erler toplayıp düzeltiyor. Yazıcıyı çağırdım, listenin yanına getirdim, bu kişiye neden haksızlık yaptın, dedim. Der-demez, yaptığı kasıtlı davranışını küllemek için bana yumruk sallayarak dövmeye kalkıştı, bende salladım, ikimiz de birbirimize vuramadık ayırdılar. Çankırı'da çocukluğumun bir bölümü geçmiş, benim evimde beni mi dövecek diye son derece kendimden eminim.

İki üç gün sonra...Başçavuş seni çağırıyor, dediler, yazıhaneye girdim. Arkamdan kapı kapatıldı, yazıcının elinde lastik inzibat jopu, yanında fedai olarak bölüğün postası Keramettin. Şimdi konuş bakalım, derken bir yandan jopla bana hafif yollu vuruyor yazıcı. Kapatılan kapının arkasında ayak sesleri ve buzlu camdan gözüken gölgeleri. Anladım yazıcının yeni takviye kuvvetleri. Sopayı yiyeceğiz belli oldu. Postu pahalıya getirelim, diyerek kapıştık. Dışarıdakiler de içeri girdi, kafamı aşağı aldılar, sırtıma yumruklar iniyor kalkıyor. Alttan midelerine vurmak istiyorum, mesafe dar olduğundan etkili olmuyor. Her nasılsa bütün gayretimle doğruldum, kendime kaçacak kadar yer açtım, yazıhaneden koridora çıktım. Ellerim iki kişi tarafından tutulu vaziyette, bırakmadılar. Tef gibi gerilmiş şekildeyim, posta Keramettin tam burnumun üzerine bir yumruk vurdu.kendimden kısa süreli geçtim, burnumdan kan boşandı. Beni bıraktılar, koğuşa gidip yattım.

Sabah nöbetçi çavuşu, olayı bölük başçavuşuna anlattı. İnanmıyorum böyle bir şeye, dedi yüzüme bakarak. Gözümden yaş boşandı.Başçavuş çağırttı da kendisi kayboluverdi mi, yoksa yazıcının marifeti mi anlayamadım. Anladığım, Başçavuş haberliydi.

Bir gün sonra yemekhanede elinde tabakla Keramettin çorba almaya geliyor benden tarafa doğru. Nasıl bir toparlayıp sol direk birkaç kroşe... Keramettin'i indirdim.

Bölük toplandı, çavuş tekmil verecek. Ben de Kemalettin de ön sıradayız. Başçavuş bir bana bakıyor bir Keramettin'e, inanmıyorum böyle şeye, demedi. isterse inansın isterse inanmasın, Keramettin'in göz kapalı yüzüyle dümdüz.

Yüzbaşıya çıktım. Ben buraya istek hakkını kazanarak geldim ama hayal kırıklığına uğradım dedim, olup bitenleri buradaki gibi anlattım. Yazıcı sürüldü çarşıdaki haber merkeze gitti, yerine benim arkadaşım yazıcı oldu. Beni de şoför kursuna yollamak için heyet raporu almaya Ankara'ya yollayacağını söyledi.

Keramettin sakat olduğundan altı ay askerlik yapacak ama, o da heyet için Ankara'ya gidecek. Evraklar yapıldı, bana teslim edildi. Ankara Askeri hastanesine adamlarla birlikte teslim edeceğim hepimiz göz kulak vb. heyete gireceğiz. Çankırı'dan trene bindik . Keramettin korkudan uyumadı. Hastanede fotoğraf çektirdik parasını vereceğim, adam arkadaşın verdi, dedi, Keramettin vermiş. Geçmişi tümden unuttum.

Şoför kursuna gitmek istemiyorum. Göz'den girdim, harfleri doğru okuyamıyorum, doktor tam sağlam yazdı. Sinir doktoruna girdim, uzat ellerini uzattım titretiyorum. Serbest bırak, yine titretiyorum. Sen ne iş yaparsın? Radyo tamircisiyim, söylesene. Şoför olamaz yazdı. Çankırı'ya döndüğümüzde ben dört aylığına da olsa Konya'ya soför kursuna gitmemeyi garantiledim.

Daha sonraları mesleğim sayesinde bölüğün en sevilen adamı oldum. Başarılı askerler panosuna resmim asıldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder