29 Ocak 2010 Cuma

BARIŞ, DEMOKRASİ ve İNSAN HAKLARI

Yazmaya zamanım yok,ertelesem unutabilirim. Kısa bir anlatım olacak.Gölcük'te duruşmalarımız başlamış, tanıklardan bazıları huzurda dinlenmek üzere getirtilmiş. Mahkeme heyetinin durumuna göre salonun solunda biz, sağında tanıklar, arkamızdaki sıralarda mahkemeye dinleyici olarak gelen yakınlarımız oturuyor.

Tanık ifade vermek üzere ayağa kaldırıldı. Ben tanımıyorum kadını. Hakim sordu;
Bunları tanıyormusun? Baktı, tanımadığını söyledi.

Sen "Çin elinizi Vietnam'dan çekin" diye imza toplamışsın, imza da atmışsın dedi hakim. Kadın evet dedi. Sen ne iş yaparsın? Ev kadınıyım. Ev kadınının ne işi var Çin'le Vietnam'la. Ben anayım, ana olarak savaşa karşıyım. İç savaşa da karşı mısın?Savaşın her türlüsüne karşıyım. Bu adamları komünizm propagandası yaparken gördün mü?Hayır.

Sıra diğer tanığa geldi, o da ifadesini verdi.Mahkeme bir başka tarihe ertelendi.

Ülkemizde yıllardır terör çok canlar aldı.Samimi veya gayrısamimi her yol denendi. Şimdi açılım adı altında pek inandırıcı olmayan belirsiz girişimlerin amacının ne olduğu da kuşkulu, devam ediyor.

Tam bu sırada Tekel işçilerinin şanlı direnişi ülkeye dosluk ve kardeşliğin ancak emekçilerin birliğiyle getirilebileceğini gösterdi. Alt kimlikler yok, dayanışmaya gelenlerde de yok. Ölümüne birliktelikleri var. Onlara su sıkmak ezip geçmek yerine teröre harcanan paranın çok küçük bir parçasının Tekel işçilerine ve diğer emekçilere harcanması çıkış yolu olabilir. Eski bir işçi, eski bir sendikacı olarak yetkilileri duyarlı olmaya davet ediyorum.

Tekel işçileri bazılarının gevelediği "işçi sınıfı mı kaldı, emek mi kaldı" sözünün sahiplerini mahcup etti.Şimdi onları dünya izliyor, destek veriyor. ülkede barış sağlamanın yolu gözüktü. Darbelere karşıysanız işçi sınıfını güçlendirin. Genel greve darbe dayanamaz. Emekçiler örgütlü ve güçlü oldukları zaman caydırıcı güçtür darbelere karşı. Gönlüm bu fırsatın kaçırılmamasını diliyor. Tanık ev kadını savaşın her türlüsüne karşıyım, demişti. Bu güzel sözün "Analar ağlamasın" sözüyle birleşmesi en büyük dileğimdir.

1 yorum:

  1. Maalesef ben Tekel işçileri için fazla umutlu değilim. Sendikayla Perşembe günü görüşmesi, tamamen oyalama taktiği idi. Görüştü de ne oldu?

    Bugünkü gazete başlıkları sevinç ifadeleriyle dolu. Güya Başbakan'a konuyu doğru dürüst anlatmamışlar da, haberi yokmuş, bakanlarını fırçalamış. E pes! Hani Ziya Paşa çıkıp gelse de,

    Sen alemi kör, milleti sağır mı sanırsın,

    dese, hayır diyecek, sadece sanmıyorum, biliyorum. Bu millet sağır. Tekel işçilerine bak, bugünkü umutlarından dolayı, en az yarısı AKP'ye oy verecektir.

    Bir de prensip meselesi var. Eylem yapan işçiler, istediklerini tam olarak elde edebilirlerse, işçi mücadelesi başarılı olacak. Emsal de olabilir diye, hükumet fazla geri adım atr mı?

    Bektaşi, sokaktan geçerken, bir bakmış ki, adamın birisini dövüyor mahalleli. Yanaşıp, ne oluyor, demiş. Bu herifi zina yaparken yakaladık, demişler. Dövdükleri adam da, can havliyle, valla erenler, ben şeytana uydum, demiş.

    Bektaşi kızmış, Ulan be nabekar, demiş. Koca Allah'a kafa tutan Şeytan, sana pezevenklik mi yapacak?

    Şimdi, devleti devlet yapan ne kadar kurum varsa kafa tutan büyüğümüz, 3-5 işçiye eyvallah mı diyecek?

    YanıtlaSil